Atatürkün Kiþiliði
Atatürk görünüm olarak ortadan biraz uzun boylu, (1.76 cm), ince ve saðlam yapýlý (76 kilo civarýnda), açýk sarý saçlý, geniþ alýnlý, elmacýk kemikleri belirgin, açýk mavi gözlü, etkili bakýþlý ve yakýþýklýydý. Fiziki görünümü etkileyiciydi. Tabiat itibariyle sýkýlgan olmakla beraber, cemiyet içinde bulunmaktan ve konuþmaktan hoþlanmaktaydý. Hitabeti kesin ifadeli, kararlý ve tesirliydi. Giyimine çocukluktan beri özen gösterirdi. Daima temiz ve düzgün giyinirdi. Her zaman traþlýydý. Temizlik konusunda çok titizdi. Mutlaka hergün banyo yapmayý adet edinmiþti. Geceleri çok geç yatar, az uyku uyurdu. Kahve ve sigara tiryakiliði vardý. Akþam yemeklerini davetlileriyle yemek, vazgeçilmez bir alýþkanlýðýydý. Sofrada yemeðin yaný sýra içki, bazen müzik de olurdu. Sofra Atatürkün dostlarýyla stres attýðý, önemli konularda fikir alýþveriþinde bulunduðu, gerekli hallerde nabýz yokladýðý, bazen de görev vereceði insanlarý ölçüp biçtiði bir yerdi. Çoðu zamanda salondaki kara tahta önünde bilimsel tartýþmalar yapýlan âdeta akademik bir toplantý gibiydi.
Atatürkün en fazla göze çarpan özelliði hareket ve kararlarýnda çabuk, kesin, açýk ve enerjik olmasýydý. Fakat o her þeyden önce gerçekçiydi. Harekete geçmeden konuyu en ince teferruatýna kadar gözden geçirir, zaman, mekân ve imkân faktörlerini mükemmel kullanýrdý. Hayatý boyunca, zamanýnda hiç bir þeyi kaçýrmamak ve zamansýz hiç bir þeye giriþmemek ilkesini baþarýyla uygulamýþtýr. Gerektiðinde durmasýný ve uygun zamanýnýn gelmesini beklerdi. Ama kesin karar verdikten sonra, onu büyük bir enerji, yýkýlmaz bir irade ile tereddütsüz takip ederdi. Pratik ve berrak zekâsý, hiç bir tehlike karþýsýnda yýkýlmayan azmi, insanlarý doðru deðerlendirmesi ve en iþe yarayacaklarý yerde kullanmasý, giriþeceði iþe mani olacak engelleri yýkmakla iþe baþlamasý, ona baþarýya giden yollarý açmaktaydý.
Ýcraatýnda hâkim olan hisleri deðil, akýl ve mantýðýdýr. Nitekim þahsen alaturka musikiden zevk aldýðý halde, batý musikisine yönlenmeyi özendirmiþtir. Kadýn konusunda da duygularýný ve alýþkanlýklarýný deðil, çaðýn ve geleceðin gereklerini ön plâna almýþ, kadýn-erkek eþitliðinin yollarýný açmýþtýr. Büyük zaferden sonra, muzaffer ordular Boðazlara akarken, bir insanýn zor dayanabileceði tahriklere kapýlmamýþ, kariyerini kurtarmak için çatýþma arayan Lloyd Georgein plânlarýný boþa çýkarmýþ, Mehmetçiðin kanýný dökmeden Doðu Trakyayý kurtarmýþtý.
Atatürkün vazgeçemediði alýþkanlýklarýndan biri de okumaya olan merakýdýr. Daha öðrencilik yýllarýnda küçük harçlýðýndan kitaplar aldýðý bilinmektedir. Genç subaylýk yýllarýnda askerlikle ilðili tercümeler yapmýþtý. Ýleri rütbelerde Arýburnu ve Anafartalar savaþlarýný, 1927de hacimli bir eser olan büyük Nutku üç ay içinde kaleme almýþtý. Onun savaþ sýrasýnda bile ciddi felsefe ve tarih kitaplarý okuduðu görülmektedir. Devlet baþkaný olduktan sonra, Çankayada 10.000 cildi aþkýn bir kitaplýk oluþturmuþtur. Eline aldýðý kitabý bitirinceye kadar okur, önemli gördüðü yerleri kýrmýzý-mavi kalemle iþaretlerdi. Ýlgi duyduðu konularda yurt dýþýndan kitaplar getirtmiþtir. Kendisini en çok memnun eden hediyenin kitap olduðu bilinmektedir. Atatürk son zamanlarýnda özellikle dil ve tarih konularý ile yakýndan ilgilenmiþtir. Bu konularda bilimsel çalýþmalar yapýlmasý için Türk Tarih ve Türk Dil Kurumlarýný kurmuþ birer akademi haline gelmelerini temenni ettiði bu kurumlarýn yaþamasý için, vasiyetnamesine özel hükümler koymuþtu.
Asker kökenli olduðu halde militarist deðildi. Savaþtan sonra mareþal üniformasýný çýkarmýþ, bir iki vesile dýþýnda bir daha giymemiþti. Gönlünde olan demokratik yönetimdi. Ýki defa çok partili hayatý denemiþti. Yoðun inkýlâplar içinde, bu rejimin yürümeyeceði, inkýlâplarýn tehlikeye girebileceði anlaþýldýðýndan çok partili rejimden vazgeçilmiþti. Ancak Onun arkasýnda gücünü halktan alan, halk için çalýþan bir idare býrakmak istediði bilinmektedir.
Resmî iliþkilerinde son derece titiz davranan Atatürk özel hayatýnda, dostlarýnýn her türlü nazýný çekerdi. Meclisleri daima samimi ve neþeliydi. Davetlileri serbest konuþturmaktan zevk alýrdý. Kindar deðildi. Öfkesi çabuk geçerdi. 150lilikleri affederek yurda dönmelerine izin vermiþti. Bir defasýnda Reþit Galip sofrada Burasý milletin sofrasýdýr kalkmam demesine raðmen bir kaç ay sonra onu Maarif Bakanlýðýna getirmiþti.
Atatürk millî gurur konusunda son derece hassastý. Yabancý ülkelere ve milletlerarasý konferanslara giden kiþilere sesiniz benim sesimdir, unutmayýnýz ihtarýnda bulunur, gidenler de bunu gözönüne alarak protokol konusunda ödün vermezlerdi. Ýtalyaya resmî bir ziyaret yapacak olan Ýnönüye Sen Türkiyenin Baþvekilisin. Mussolini de resmen Ýtalyanýn Baþvekilidir. Arada hiç bir fark tanýmayacaksýnýz demiþti.524 Ýnönünün Ýtalya ziyareti; bu direktif doðrultusunda gerçekleþmiþti.
Batýnýn Türkiyeye hep yukardan bakýþýný engellemeðe, Türk insanýnýn Batý karþýsýnda duyduðu kendine güvensizlik duygusunu önlemeye kararlýydý. Nitekim yaþadýðý sürece bu konuda bir ödün vermemiþtir. Millî onur bayraðýný, o hep yücelerde dalgalandýrmýþtýr.
Atatürk, Millî Mücadele'de millî birliði temin eden eþsiz bir lider, muharebe meydanlarýnda efsanevî bir kumandan, devlet kuran büyük siyaset ada·mý, milletin çehresini deðiþtiren kûdretli bir inkýlâpçýdýr. Bu vasýflarýyla, insanlýk tarihinin tanýdýðý en büyük adamlardan biri olduðunda þüphe yoktur. Kahramanlýk ve yüksek insanlýk meziyetlerini en yüksek seviyede taþýdýðýnda dünya tarihçileri ve fikir adamlarý tereddütsüz birleþmektedir. Tarihin büyük tanýdýðý þahsiyetlerle mukayesesi yapýldýðý zaman türlü bakýmlardan bariz üstünlükleri göze çarpmaktadýr. Bir kere bütün bu dehalara üstün tarafý, hem fikir hem hareket adamý oluþudur. O, fikri ve hareketi kiþiliðinde birleþtirmiþ bir lider idi. Fikir ve düþüncelerinin özünü oluþturan Atatürkçülük, her türlü dogmatik unsurdan sýyrýlmýþ akýlcý bir dünya görüþüdür. Memleket gerçeklerinden kaynaklanan, problemler karþýsýnda aklýn ve ilmin rehberliðini kabul eden bu gerçekçi görüþ, gerek Türk Baðýmsýzlýk Savaþý'nýn gerekse onu izleyen Türk çaðdaþlaþma hareketi'nin esasýný oluþturmaktadýr.
Atatürk, milletin tarihî seyrini deðiþtirebilecek üstün meziyetleri sayesinde, memleketi askerî ve siyasî zaferlerle uçurumun kenarýndan kurtarmýþtýr. Dünya tarihirýde, her türlü imkânsýzlýða raðmen inandýðý fikri tatbik sahasýna dökmüþ. "Ya istiklâl, ya ölüm!" parolasý ile bir Millî Mücadele kazanýnýþ, arkasýndan yepyeni hüviyette bir çaðdaþ millet ve devlet yaratmýþ adam azdýr. Ýçinde bulunduðu þartlarý deðerlendirmede, engelleri ortadan kaldýrmada gösterdiði büyük baþarý Atatürk'ün ayrý bir özelliðini teþki1 etmektedir. Diyebiliriz ki Atatürk, Türk toplumunda sadece çaðdaþlaþma gereðini gördüðü için deðil, bu çaðdaþlaþmayý en kýsa zamanda gerçekleþtirecek yolu gösterdiði için ve nihayet çaðdaþlaþmaya engel olan etkenleri cesaretle bertaraf ettiði için büyüktür. Esasen "Modern Türkiye'nin Kurucusu" sýfatýný da iþte bu büyüklüðünden almaktadýr.
Büyük Nutkun sonlarýnda, Türk gençliðine hitaben çizdiði tablo, aslýnda, kendisi mücadeleye atýldýðý zaman, memleketin içinde bulunduðu tablodur. Atatürk, en güç þartlar altýnda bile, herþeyin bitti zannedildiði bir zamanda bile, Türk milletine güven hissinin kaybolmamasý gerektiði gerçeðirri, eseriyle ispatlamýþ bir millî kahramandýr; onun için sembol olmuþtur, onun için bayrak olmuþtur.
Atatürk gerçeðin adamýdýr; saðduyunun ve ince görüþün adamýdýr. Nerde ne yaptý, neye karar verdi ise daima en iyisini yapmýþ, en hayýrlýsýna karar vermiþtir. Halkýn eðilimlerini çok iyi sezen ve ruhlara sýzmasýný bilen usta inkýlâpçýlýðý sayesindedir ki müþterek arzu ve eðilimler kolayca millî ülkü haline gelebilmiþtir. Giriþtiði mücadelenin baþýndan sonuna kadar Türk milletinin yüksek vasýflarýna güvenmiþ, kazanýlan her türlü zaferin milletin eseri olduðunu söylemiþtir. Bütün teþebbüslerinde millet sevgisine dayanmýþ, kudretli kiþiliði ve gerçeði seziþe dayanan ikna kuvvetiyle kütleleri sürükleyebilecek bir lider olduðunu göstermiþtir. Millî kurtuluþa bayrak olan fikirleri, görüþleri ve ölmez eseriyle, tesirleri memleket sýnýrlarýný aþmýþ, mazlum milletlerin baðýmsýzlýk ve hürriyet mücadelesinde manevî kuvvet olmuþtur.
Atatürk yaratýcýsý, yapýcýsý olduðu "Türk Ýnkýlâbý"ný ifade ederken: "Bu inkýlâp, yüksek bir insanî ülkü i1e birleþmiþ vatanperverlik eseridir. Çocuklarýna bütün güzellikleri ve bütün büyüklükleri görmek ve ayný zamanda bütün sefaletlere acýmak sanatýný öðretmektedir" diyordu. Kendisi de yarattýðý inkýlâbýn imanlý bir yapýcýsý sýfatýyla bütün dünyaya açýk yürekle, samimiyetle ve dostlukla bakýyordu. Gerçekten, "Ne Mutlu Türküm diyene!" vecizesiyle kalplere millî iman perçinleyen Atatürk, ayný zamanda insanlýk idealinin ve insan sevgisinin de sembolü idi. Yabancýlarýn, "Düþmanlarýnýz kimlerdir?" sorusuna, "Biz kimsenin düþmaný deðiliz; yalnýz insanýlýðýn düþmaný olanlarýn düþmanýyýz!" cevabýný veriyordu. Ýþte bu insancýl yönü iledir ki tamamen millî nitelik taþýyan "Atatürk Ýnkýlâbý" ayný zamanda bütün insanlýðýn hayranlýðýný da üzerinde toplamaktadýr.
Atatürk'ün insanlýk deðerlerine içten ve büyük saygýsý vardý. O, bütün insanlýðýn asýrlar boyu övdüðü ýýe övündüðü meziyetleri üstün kiþiliðinde toplamýþtý. Hayatý boyunca gösterdiði davranýþlar bu meziyetleri sergiliyordu. Þöyle ki:
-Muzaffer Baþkomutan olarak Ýzmir'e girdiði gün, önüne serilen düþman bayraðýný, "Bayrak bir milletin baðýmsýzlýk alâmetidir; düþmanýn da olsa saygý göstermek gerekir!" diyerek, onu yerden kaldýrtan,
-Bir milleti hürYiyet ve baðýmsýzlýða kavuþturan büyük eserinin haþmeti karþýsýnda, memleketin büyük sanatkârlarý, þairleri, tiyatro sanatçýlarý elini öpmek istedikleri zaman "Sanatkâr el öpmez; sanatkârýn eli öpülür!" cevabýný veren ,
-Çanakkale'de kendisine karþý savaþýrken bir kolunu kaybeden ünlü Fransýz Generali Gouraud'ya, yýllar sonra Ankara'da karþýlaþtýklarý zaman -Generalin boþ kolunu. iþaret ederek- : "Türk topraklarýnda yatan þerefli kolunuz, memleketlerimiz arasýnda son derece kýymetli bir baðdýr!"diyen ,
- Çanakkale þehitleri törenine konuþma yapmak üzere giden bir Bakanýna, harpte ölen diðer millet askerleri için de: "Bu memleketin topraklarý üzerinde kanlarýný döken kahramanlar! Burada bir dost vatanýn topraðýndasýnýz. Huzur içinde uyuyunuz!" diye not yazdýran,
- Mýsýr elçisine, bir sabah, Çankaya sýrtlarýndan doðmakta olan güneþi göstererek: "Doðudan þimdi doðacak olan güneþe bakýnýz! Þu anda günün aðardýðýný nasýl görüyorsam, uzaktan bütün doðu milletlerinin de uyanýþýný öyle görüyorum. Baðýmsýzlýk ve hürriyetine kavuþacak daha çok kardeþ millet vardýr. Bu milletler, bütün güçlüklere, bütün engellere raðmen mânileri yenecekler ve kendilerini bekleyen geleceðe ulaþacaklardýr. Müstemlekecilik ve emperyalizm yeryüzünden yok olacak ve yerlerini milletler arasýnda hiç bir renk, din ve ýrk farký gözetmeyen yeni bir âhenk ve iþbirliði çaðý alacaktýr!"
Diyen Büyük Atatürk, gerçekten insan sevgisinin ve insanlýk idealinin kolay eriþilemeyecek bir örneði idi. Bu davranýþlar, belki de insanlýk tarihinde eþi olmayan þeylerdi ve O'nun büyüklüðünü, O'nun geniþliðini, O'nun engin hoþgörüsünü simgeliyordu.
"Yurtta barýþ, cihanda barýþ" için çalýþmak, Atatürk için dünyamýzda yaþayan bütün insanlarý birbirine daha çok yaklaþtýrmak, daha çok sevdirmek yolundaki çabalarýn bir parçasý idi. O, "Ýnsan herþeyden önce mensup olduðu milletin varlýðý ve mutluluðu için çalýþmalý; fakat baþka milletlerin de huzur ve refahýni düþünmelidir" derken, iþte bu çabasýný dile getiriyordu. Atatürk'e göre "Dünya milletlerinin mutluluðuna çalýþmak, diðer bir yoldan kendi huzur ve mutluluðunu temine çalýþmak, demekti". Çünkü, "dünyada ve dünya milletleri arasýnda sükûn ve iyi geçim olmazsa, bir millet kendi kendisi için ne yaparsa yapsýn huzurdan mahrumdu". Ýþte Atatürk'ün "Yurtta barýþ, dünyada barýþ" ilkesinin kökleri böyle insancýl bir .düþünceden, böyle insancýl bir idealden kaynaklanýyordu.
Atatürk'e göre "Milletleri idare edenlerin vazifesi, hayatý mutlu kýlmak hususunda milletlerine yol göstermekti. Bütün insanlýðýn varlýðýný kendi þahýslarýnda gören adamlar mutsuzdiý. Hayatta mutluluk, ancak gelecek nesillerin þerefi, varlýðý ve huzuru için çalýþmakla mümkündü. Natta bir devlet adamý böyle hareket ederken "Benden sonra gelecekler, acaba böyle bir ruhla çalýþtýðýmý fark edecekter mi diye bile düþünmemeliydi."
O, karþýlýk beklemeksizin, insanlýðýn mutluluðuna hizmet edebilecek adam yetiþtirmenin, en büyük zevk olduðunu söylüyor ve þöyle diyordu: "Bahçesinde çiçek yetiþtiren insan, bu çiçekten birþey bekler mi? Adam yetiþtiren insan da, çiçek yetiþtirendeki hislerle hareket etmelidir. Ancak bu tarzda düþünen ve çalýþan adamlardýr ki memleketlerine, milletlerine ve bunlarýn geleceðine faydalý olâbilirler".
Atatürk'e göre, milletler arasýnda düþmanlýklarýn yerini akrabalýk bilinci almalý idi. Kýta'alar ve milletler arasýnda ýrkçý ve þoven yaklaþýmlar, yerini bütün insanlýðýn paylaþtýðý bazý ortak deðerlere terk etmeli idi. "Ýnsanlarý mesut edecek yegâne vasýta, onlarý birbirine yaklaþtýrarak, onlarý birbirlerine sevdirecek karþýlýklý maddî ve manevî ihtiyaçlarýný temine yarýyan hareket ve enerji idi. Dünya barýþý içinde insanlýðýn gerçek mutluluðu, ancak bu yüksek ideal yolcularýnýn çoðalmasý ve muvaffak olmasýyla mümkün olacaktý. Dünya vatandaþ(arý kýskançlýk, açgözlülük ve kinden uzaklaþacak þekilde eðitilmeli, insanlýðýn bütününün refahý, açlýk ve baskýnýn yerini almalýydý." Bütün milletlerin çaðdaþ uygarlýk düzeyinde birleþmesi, bu ortak uygarlýða dahil olmasý Atatürk'ün en samimî arzusu idi. Çünkü O, insanlýðýn hepsini bir vücut ve her milleti bunun bir organý sayýyordu.
Atatürk'e göre, insanlar arasýnda artýk hiçbir renk, din ve ýrk ayýrýmý tanýmayan bir ahenk ve iþbirliði çaðý açýlmalý, milletler baðýmsýzlýklarýný, millî niteliklerini, millî kültürlerini kaybetmeksizin, her türlü emperyalist görüþün dýþýnda, insanlýðýn ortak deðerlerinde birleþmeli idi. Bu ortaklaþa deðerlerin kýtalarý birbirine baðlamasý, insanlarý renk, ýrk ve din farký gözetmeksizin birbirine yaklaþtýrmasý lâzýmdý. Çünkü insanlýðýn yükselmesi, insanlýk idealinin gerçekleþmesi bu þuurun ayakta tutulmasýna baðlý idi. Ýþte Atatürk, görüþ ve düþünceleriyle, bu yönüyle de insanlýk tarihi önünde aþýlamayacak bir büyüklüðü temsil etmektedir.
Son söz olarak diyebiliriz ki, Atatürk'ün hayatý, þahsiyeti ve eseri incelendiði zaman, insanoðlu, hayranlýðýný gizleyememekte; bu millî kahramaný kutlamakta, bu kutsal mücadelenin önünde saygý ile eðilmektir.